Rüzgârla Gülümseyenler: Sıpho’nun Sessiz Hikâyesi

         

 𓂀 𓇼 𓇳 𓂃

Mardin’de Ulu Cami’nin yazın sıcağında, kışın ayazında, hep aynı taş basamakta otururdu: Sıpho.

Şimdi sizi otantik bir yolculuğa davet ediyorum.
Gözlerinizi kapatın, çorak arazilerde saklı hikâyelere bakalım.

🎶 Şarkımızın linki: Şarkımızın Linki

Şarkıdan bir alıntı (bir köşede dursun):
Ah bilsen, bir bilsen duyduklarımı!
Sanki bir dağ ağırlığı kalkacak üzerimden...
Ve nehirler boşalacak bir anda içerimden... Sakın bilme...



    Manastırları, taş evleri, dar sokakları gezerken bir şey fark ettim: Nereden gelirsen gel, kültür seninle gelir. Aynı dili konuşmasan da, aynı duyguda buluşursun. Yıllar önce Mardin’de turist gezdirmeye başladığımda, bu kadim şehrin sokaklarını en iyi bilenlerden biriydim ama içten içe en yabancısı da bendim. Ben 9 yaşıma kadar Mardinliydim. Sonrası uzun bir ayrılık… 

Sıpho’yu o zaman tanıdım. Bilinenin aksine, o bir dilenci değildi. Söylentilere göre eşini kaybettikten sonra sokaklara karışmıştı. Belki hayattan vazgeçmemişti, sadece onunla vedalaşmıştı.
 

Bir gün, ofiste yabancı bir çiftle konuşuyordum. Sıpho geldi. Elinde tası, gözlerinde gölge…
Ona bir bardak su verdik. Gözleriyle teşekkür etti. Tam konuşmaya başlamıştım ki, ansızın ayağa kalktı ve elindeki tası turistlere doğru uzattı. Kısa bir sessizlik… Bazı esnaflar bu duruma kızardı ama ben sadece: “Evet, Sıpho,” dedim. Çift, cüzdanından 50 TL çıkardı. Sıpho başını salladı: “Fifti dollar, dolar!” diyerek elini uzattı. Göz göze geldim onlarla: “İsterseniz verebilirsiniz,” dedim. “O buranın yerlisi.” Doları aldığında yüzünde bir sevinç parladı. Kıyafetinin bir köşesine özenle sıkıştırdı. Gözleriyle teşekkür etti. Ve o andan sonra onunla başka bir dilde konuşmaya başladık: Sessizlikle.

Üniversitede  pandemi nedeniyle  Mardin’e tekrar tekrar döndüm. Ne zaman gelsem, aynı taşta otururken görürdüm onu. Uzun zamandır gitmiyorum Mardin'e . Ama bir gün gidecektim…  Spıho orada olmayacaktı. Bir daha “Nasılsın?” diyemeyecek, duasını duyamayacaktım. Sıpho amansızca  bana vefat eden babaannemi hatırlatırdı. Ana Seyre… Rahmetli Ana Seyre  banyoya çağırırdı, sırtını keselerdim. Minicik ellerimle sırtındaki kamburu hissederdim. “Neden bu kadar eğri?” derdim içimden. Şimdi biliyorum: Sırtına hayatı yüklemişti. Hiç indirmemiş, hiç şikâyet etmemişti. Tıpkı Sıpho gibi...

İkisi de aynı coğrafyada, aynı kaderle yoğrulmuş iki kadındı
Belki bir gün, aynı sokaktan geçmişlerdi birbirlerini tanımadan
Şimdi, bir yerlerde karşılaştıklarına eminim.
Bükülmüş sırtları artık düzlüğe çıktı.
Yorgun elleri şimdi huzurla dinleniyor.

Ve siz bu satırları okurken…
Belki de bir taş basamakta, rüzgârla hafifçe gülümseyip bize el sallıyorlardır.🌬️🍃


✨ Mardinli Zeynep'le Venüslü Zeynep’in farkı, Mardin’den çıkıp kendisi olabilmesidir.

✍️ Bu yazı, kişisel hafızamdan süzülen gerçek bir karşılaşmanın ve kadim kadınlık halinin anısıdır. Sıpho’ya, Ana Seyre’ye ve adı anılmamış tüm kadınlara. Bildiğim, bilemediğim ve henüz tanışmadığım bütün kadınlara gelsin bu yazı..


Yorumlar

Popüler Yayınlar